Bu Blogda Ara

16 Aralık 2016 Cuma

SANAT MI? ZANAAT MI? YOKSA TEKHNE Mİ? ARS MI?

  Eski Yunan'da "sanat" ve "zanaat" şeklinde iki ayrı kavram yer almazken bunun yerine "tekhne" kelimesi kullanılıyordu. Ayrım yapılmaksızın el yapımı olan her şeye tekhne deniyordu ve bu kelime ile ifade edilen her şeyde güzellik ve fayda olmalıydı. Aristoteles'e göre bir tragedya izlerken mutlaka ondan bir şeyler öğrenmeliydin. Roma'da ise bu iki kavram yerine "ars" ifadesi kullanılıyordu.
  18. yy'da ise "güzel sanatlar" kavramı ortaya çıktı. "Şık Sanatlar", "Soylu Sanatlar" yahut "Yüksek Sanatlar" gibi tabirleri geride bırakarak bu kümenin adlandırılması yarışından Fransızca "beaux arts(güzel sanatlar) ifadesi galip çıkmıştır ve bu ifade bir çok farklı dile çevrilmiştir. Bu yıllarda ekonomik sistem değişmeye başladı. Seri üretim ve sanayileşme başladı. Ekonominin bu denli değişmesi de sınıfsal bir değişime sebep oldu. Aristokrasinin çökmeye başlamasıyla birlikte orta sınıf ortaya çıktı. Bu sınıfın oluşması ile de beğeniler değişti. Bu da "sanat" ve "zanaat"ın ayrılmasına sebep oldu. Bu yeni düzene göre sanat eseri denen şey güzel olmalıydı, estetik zevk vermeliydi ve böylece anlaşılıyor ki estetik bu iki kavramın ayrımında önemli rol oynamaktaydı.
  Sanat, içsel ve ruhsal bir durumdur, değişkendir. Kişinin ruh haline göre şekil alır. Zanaat ise kişinin mesleğidir. El alışkanlığı ve metot gerektirir. Sanatçı, diyelim ki ressam, bir resmi bir kere yapar, kendisini tekrar etmez, sürekli yeni eserler üretir. Zanaatçı ise hep aynı şeyi yapar ve satar.
  "Bir tutarlılık portresi çizmektense duygularımın o an ki doruk noktasını hissetmeyi yeğlerim." demiş Picasso. Bu da sanatçının iç sesine kulak verdiğini gösterir. Bu durum da sanatçıyı zanaatçıdan ayırır.
*Sanatın İcadı-Larry Shiner'dan alıntılarla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder